21 Nisan 2010 Çarşamba

TÜRKİYE’DE PARTİ BİRLEŞMELERİ

Bu sözü son 3-4 yıldır sık ve her platformda duymaktayız. Birleşin… Birleşmek, iki farklı görüşün ortak bir mutabakat’ta anlaşmaya vararak tek çatı altında çalışmalarını sürdürmek anlamına gelmektedir. Türkiye’de dediğimiz gibi 3-4 yıldır sol partiler arasındaki ayrımın giderek keskinleşmesi, bu görüşü savunan sempatizanları tarafından şiddetle eleştirilmekteydi. 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri öncesinde meydanlara toplanan milyonlarca insan birleşin diyerek sol partilere sitemlerini dile getirmişler,AKP iktidarına karşı ancak birleş ilerek karşı bir güç olunabileceğini dile getirmişlerdir. Bu talepleri gören CHP ve DSP aynı çatı altında girdiklerini seçimde % 22 gibi hayal kırıcı bir sonuçla ana muhalefet partisi olarak seçimlerden çıkmıştır. Ondan sonraki süreci herkes çok iyi bilmektedir. DSP’nin CHP’den ayrılması, yeni sol ve milliyetçi partilerin kurulması Türkiye’de parti birleşmelerinin zor olduğunu göstermektedir.Peki bunun nedeni nedir? Diye sorduğumuzda karşımıza birçok alternatif görüş çıkmaktadır. Bunlardan birincisi;her partinin örgütünün olduğu ve parti tabanının başka partiler etrafında seçime girmesini istemediğidir.İkinci görüş ise; milletvekili,danışmanlık,bakanlık gibi kişisel ve partisel çıkarları yüzünden liderlerin anlaşamaması gibi sorunlar ülkemizde partilerin birleşmesine engel teşkil etmektedir.
Türkiye’deki seçim sisteminin sorunlu olduğunu bildikleri halde yeni kurulan ve %1-2’lik oy alabilen partilerin büyük ve geniş tabanı olan partiler etrafında birleşmeleri gerekmez mi? Akıl sahibi insanların düşündükleri tabii ve doğal olarak güçlü bir iktidara güçlü bir muhalefetin gerektiği ; bunun için bölünmüşlük içerisinde değil birlik ve beraberlik içerisinde mücadele etme gerekliliği ve kararlılığını düşünmektedirler. İşte burada bir nokta karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle ülkelerin zor süreçlerden geçtiğinin belirtilmesi bunun için herhangi bir çalışmanın yapılmaması yanlıştır. İlk önce ülkemiz diyebilen ve ülkemiz ortak paydasında buluşabilen partilerin birleşmemesi mantıksızlıktır. Araya ne zaman kişisel hırs ve çıkarlar girerse o zaman o oluşumdan sonuç alınamaz.
Burada yaklaşan seçimler ışığında ülkemizde sol geleneği temsil eden Atatürk’ün kurduğu parti CHP ile Bülent Ecevit’in Kurduğu DSP arasındaki kopukluğu dile getirmek istemiyoruz. Hepimiz biliyoruz ki ne zaman ülkemizin milli menfaatlerini gerçekten ve samimi olarak savunan liderler çıkar işte o zaman birleşme konularındaki tıkanıklık çözülür. 6 Eylül 2009 tarihinde Aydınlık Dergisine röportaj veren DSP lideri Masum TÜRKER: ’ İktidar değişikliği için ortak bir parti etrafında toparlanmalı. İktidar partisinin uygulamalarına karşı farklı fikirlerde olsa muhalefet ortak bir noktada buluşuyor. AKP’nin Türkiye’yi uçurumun kenarına sürüklediği konusunda mutabıktırlar. Bir taraftan da iktidar partisi parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduruyor. Seçimler normal süreçte 2011 yılında yapılacak. Yani iki yıl daha var. Seçimler bu partiler tek başlarına girdiklerinde kuvvetli bir alternatif yaratamıyorlar. ‘ demiştir. DSP’nin Ecevitli yıllardaki büyük başarısı Türkiye’de solun yeni temsilcisi olarak anılmasına neden olmuş ; 2002 seçimlerinden sonra barajı aşamayacak hale gelmiştir. Bunun birçok nedeni var: Liderlerinin sağlık sorunu olması, Şu anki iktidar partisinin yıllar önce bu göreve hazırlanması, iç ve dış konjonktür DSP’nin başarılı olmasına olanak sağlamamıştır. Masum Türker’in son açıklamalarına baktığımız zaman ise kendi içerisinde çeliştiğini ve paradoksal hale geldiğini görmekteyiz. Masum Türker: ‘ DSP’yi bana verilen yetkiyle asla hiçbir partinin çatısı altında seçime sokmayacağım. Bize bölünmeyin,küçülürsünüz diyorlar. Daha baştan küçülmeyi kabul ediyorlar. Halbuki büyük olmayı düşüneceğiz. ‘ diyerek gelecek seçimlerde partisinin tek başına seçime gireceğinin sinyalini vermiş bulunmaktadır. Yukarıda aynı parti liderinin iki farklı görüşünü yazdık. Aralarındaki farkı siz okuyucularımıza bırakıyoruz.
Özetle; İşte bu gelişmeler doğrultusunda ülkemize yeni bir parti gerekmektedir. Toplumun tüm kesimlerini birleştirecek, ülkemizi gericilere, bölücülere teslim etmeyecek bir partinin kurulması ihtiyacı oluşmuştur.Bu partinin misyonu ve vizyonu; Atatürk’ün altı ilkesini rehber edinmiş olacaktır.Demokratik,laik,milliyetçi,devletçi,cumhuriyetçi,halkçı,devrimci özellikleri sentez yapan,bağımsızlık savaşımızı başlatan Gazi Mustafa Kemal’in ilkeleri ve önderliğinde tüm ezilmişlerin, sömürülenlerin yanında Atatürkçü,milliyetçi bir partinin kurulması gerekmektedir.Ülkemiz bir çıkmaza girmiş, bütün kurumlarıyla yeniden bir yapılanmaya gitmesi gerekmektedir

Süleyman GÖK
21.04.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder