17 Nisan 2010 Cumartesi

* SİHİRLİ BİR SÖZ DEMOKRASİ?

Son zamanlarda meydana gelen olaylarda,dillerde ve eylemlerde ağızlardan düşmeyen bir sözcük olan Demokrasi lafını irdelemeye karar verdim bu yazımda.Acaba gerçekten demokratik bir ülkede mi yaşıyoruz.Bu konu hakkında çok yazı yazdım fakat demokrasi adı altında yaşanan ve bizlere bir takım yollar ile dikta ettirilmek istenen düşünce gerçekten doğru mudur?gibi paradokslar taşmaktayım.Çünkü,araştırırsak demokrasi ve otoriter,totaliter rejimleri arasındaki farkları ve ülkemizdeki yönetim biçimini görmenin çok zor olmadığını düşünüyorum.
Son günlerde yaşanan gelişmeler ışığında bir değerlendirme yapmak istediğimiz zaman aklımıza gelen sorulardan bazıları şunlardır? Biz yaşananları ne kadar hakediyoruz? Bu yaşadıklarımızın yasal dayanağı var mı? Demokratik bir ülkede mi yoksa Demokrasi adı altında farklı bir yöntemle mi yönetiliyoruz ki aklımıza sorular gelmektedir.Ben bu yazımda demokratik rejimin özelliklerini vurguladıktan sonra ülkemizdeki durumu açıklamak istiyorum ki arasındaki fark daha iyi anlaşılsın.Okuyucularım,beni takip edenler net bir şekilde sonucu görsün istiyorum.
O zaman diyorum ki DEMOKRASİ;halkın kendi kendini yönetmesi anlamına gelmekle beraber,çağdaş demokrasilerde olmazsa olmaz bazı özellikleri bünyesinde barındıran bir yönetim şekli diye tanımlayabiliriz.Genel olarak kaynaklarda;halkın kendi kendini yönetmesi olarak geçmesine rağmen bu sözü temellendirme gereksinimi vardır.Çünkü,demokrasiler sadece halkın belirli kesimlerinin katılımlarıyla gerçekleşmemekte,farklı kurum ve kuruluşlar ile desteklenerek sürdürmektedir.Peki,bu yardımcı kuruluşlar veya olaylar nelerdir diye baktığımız zaman aklımıza aşağıda sıraladığım unsurlar gelmektedir:

1-Bağımsız Hukuk ve Yargı Sistemi
2-Bağımsız Medya Sistemi
3-Siyasi Partiler Kanunu Adaleti
4-Dokunulmazlıkların olmaması
5-Hükümeti denetleyebilecek Rtük,Yök,Üniversiteler gibi anayasal organların olması

gibi ve daha sayamadığım bazı unsurlar çağdaş demokrasiyi oluşturmaktadır.İlk tanımladığımızın yanında bu unsurların olmaması bir ülkede demokrasinin olmadığını gösterir ki bu sürecin sonu Otoriter,Totaliter rejime doğru kaydığını bizlere gösterir.Bu kadar tezlerimi ortaya koyduktan sonra üzerinde yaşadığımız topraklarda demokrasi adı altında yaşadıklarımız yukarıdaki 5 ilkeye ne kadar uygun olduğunu ben cevap vermek istemiyorum.Bu yazıyı okuyanlar kendliğinden cevabını bulmaktadır zaten.Ben bu ilkeler çerçevesinde ülkemizdeki düzeni sorgulamak istiyorum.
İlk olarak ülkemizde Bağımsız Yargı ve Hukuk Sistemi var mıdır?Ülkemizdeki değerli hukukçular,bilim adamlarının da dediği gibi tam bağımsız yargı bugün yoktur.Daha iyi anlaşılması için bir örnek vermek istiyorum.Sincan Hakimi Osman KAÇMAZ, YARSAV Başkanı EMİNAĞAOĞLU ve daha bir çok hakim,savcı,barolar üzerindeki baskının açıkça ortaya çıkması,Osman KAÇMAZ'ın üzerimde kurumsal bir baskı var demesi,Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSYK'da bulunması ve Yürütme ve Yargı sisteminin birlikte yürütülmesi ülkemizde ne kadar bağımsız bir yargının olduğunu göstermektedir.Hukuk dışı uygulamaların olduğu,yasa dışı dinlemelerin olduğu bir ülkede ne kadar demokrasiden söz edebiliriz.Demokratik bir ülkede;normal bir vatandaşın devlet dahil kim haksızlığa uğramışsa bu hakkını bulacağı yer olan Yargı'nın durumu ülkemizde pek iç açıçı değildir.
İkinci olarak Bağımsız Medya var mıdır? Bugün bu soruyu hemen hemen hepimiz cevap vermekle beraber kuşkuyla yaklaşmaktayız.Ülkemizde yandaş medya gibi bir kavramın oluşması,karşıt görüşteki insanların birbirlerini bu sözle itham etmesi medyanın ikililiğinin doğduğunun göstergesidir.Ülkemizde büyün medya patronlarının bizleri yönetenler hakkında herhangi olumsuz bir haberden sonra başına ne geldiğini gördük.Bağımsız,sadece doğrular için yayın yapan bazı kuruluşların sahipleri ise bugün adı bile tartışmalı olan Ergenekon soruşturması çerçevesinde silivride tutulmaktadır.Fakat,bu ülkeye ihanet eden,ihanet planlarını çarşaf çarşaf yayınlayan bazı gazeteler özgürlükçü bir anlayışla yollarına devam etmektedir.İkinci ilkemizi de malasef olumsuz bir izlenimle yazmak zorunda kalıyorum.
Siyasi partiler kanundaki uygulamalar,dokunulmazlıkların olması,parti içindeki liderlik suntası gibi anti demokratik uygulamaların olduğu bir ortamda heralde demokrasiden söz edemeyiz.Parası olanların yönettiği,halkın kendi kendini yönetmesi için seçtiği insanların TBMM'de olmaması,baraj sebebi nedeniyle meclise girememesi demokraside belirli sıkıntıların olduğunu göstermektedir.Parti teşkilatlarındaki en küçük kişinin bile lider tarafından atanması parti içindeki demokrasinin ne kadar geride kaldığını göstemektedir.
Demokrasinin olduğunu eleştiri gibi önemli bir kavram gösteririr.Eleştirilmeyen kendini yenilemeyen kurum,kişi ve kuruluşlar geri kalmaya muktedirdir.Demokratik bir göstergesinden bir diğeri SENDİKALARDIR.Ülkemizde sendikalaşma hareketinin dünü,bugününe baktığımız zaman büyük bir kitleyi bünyesinde barındırması bakımından önemli bir işlev görmektedir.Fakat,bugün sorguladığımızda ne kadar olumlu işleve sahiptir.Tekel işçilerinin direnişine baktığımız zaman bu olayda Sendikaların zaaflarının olduğunu göstermektedir.Olayların bu noktaya varılmadan engellenmesi var iken neden bu zamana kadar kalındı gibi sorular halkımız üzerinde sorgulanmaktadır.
Sonuç olarak;çağdaş demokratik ülkelerdeki ilkeler ile ülkemizin şu andaki durumu arasındaki korelasyonu yazmak zorunda hissettim.Bazılarının dediği gibi en azından ben öyle düşünmüyorum demokratik bir ülkede yaşamıyoruz.Eğer süreç böyle devam ederse diktatörlüğe doğru gidişimiz hızlanmaktadır.Bazıları benim bu tezime karşı çıkabilir.Fakat,ülkemiz gerçeklerini iyi analiz edersek benim tezimin havada olmadığını ve temellendirmelerim ile desteklediğim yazımın iyi anlanılacağını düşünüyor herkese mutu ve huzurlu yarınlar diliyorum...

Süleyman GÖK 13.02.2010

*Politika Dergisinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder