5 Eylül 2010 Pazar

KUŞATILMIŞ TÜRKİYE

Türkiye, içeriden ve dışarıdan siyasal, kültürel ve ekonomik yönden baskı, korku ve sindirme metotları ile kuşatılmış durumdadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sindeki ve Bursa Nutku’ndaki gözlemleri bugün aynen yaşanmakta ve bizlere büyük görevler yüklemektedir. 21.yy da nasıl bir kuşatılmış Türkiye’de yaşıyoruz? Bu yazımızda bu soruya farklı bir perspektiften bakarak yer vermiş olacağız. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti cemaat adı altında bir çete’nin faaliyetleri ile organize bir şekilde işgal edilmiş durumdadır. Gündeme çıkan açıklamalar, eski bir emniyet müdürünün yayınladığı kitap gibi tarihi bir belge niteliği taşıması açısından çok önemlidir. Bu kitap neden bu kadar önem taşımaktadır. Yazarın kitabında bahsettiği bu bölüm her şeyi çok net açıklamaktadır. ‘ şunu artık bilmeliyiz ki karşımızda arkadaşlarımız, meslektaşlarımız yok, bir ideolojiye, bir gruba bağlanmış, o grubun disiplinine tabi olmuş örgüt mensupları var. Artık bunu kabullenmeliyiz.’ diyerek karşımızda örgütlü, yargı, emniyet ve ordu’ya bir şekilde yerleşmiş cemaatçi çetenin varlığından söz etmektedir.
Peki, bu kadar bahsettiğimiz cemaatçi örgütlenmenin faaliyetleri ülkemizde nasıl gerçekleşmektedir? Hangi tür bağlantılar ve stratejiler ile Türkiye’nin anayasal kurum ve kuruluşlarında örgütlü bir çalışma gerçekleştirmektedir? İşte asıl sorun burada başlamaktadır. Burada bu gizli yapılanmanın nasıl işlediğini sistematik bir veri ile incelemek istiyoruz.
Gladyo dediğimiz organizasyonun ülkemizdeki en önemli ayağı, genişletilmiş Ortadoğu projesi diğer bir adıyla Büyük Ortadoğu projesi eş başkanlığını yürüten başbakan tarafından yürütülüyor. Bu organizasyonda gazete ve dergilerde çıkan Mit İçindeki F tipi yapılanma ve 35 kişilik CIA Operasyon Heyeti’nin ülkemizde cirit atmasıyla gerçekleşmektedir. Bu kadar yoğun bir kuşatma altında bulunan, yabancı bir devletin istihbarat örgütü elemanlarının ordu, yargı ve mit içerisinde ellerini ve kollarını sallayarak dolaşmaları bir ülkenin nasıl kuşatılmaya başlandığının kanıtıdır. Halen ne var ki diyerek tepki gösteren kesimlere bu yazının akıllarını başlarına getirmesini ummaktayız. Bu örgütün en önemli iki yerde karargâhı vardır. Bu yerler, İçişleri Bakanlığı’ndaki F Örgütü ve Adalet Bakanlığı’ndaki F Örgütü eliyle yerleşmiş bir cemaate mensup kişilerin olduğu polis, hâkim ve savcı görünümlü imamlar eliyle yürütülmektedir. Peki, bu örgüt Gizli Faaliyetler ve Tertipler yoluyla neler yapmaktadır?
1-DİNLEME, FİŞLEME, İZLEME
-Telefon dinleme,
-Ortam dinleme,
-Fiziki takip,
2-BELGE İMAL BÜROSU
-Islak İmza,
-Kroki, Sahte resmi belge,düzmece tutanak,

3-TERTİP İMAL MERKEZİ
-Tehdit, Şantaj, Gizli Tanık, Asılsız ihbar mektupları
4-PSİKOLOJİK HAREKET
-Uydurma kamuoyu araştırması,
-Operasyonlar planlama-zamanlama,
-Gündeme müdahale senaryoları,
-Yandaş STÖ’ler oluşturulması,
5-ÖZEL YARGI ve YARGIÇLAR
6-MEDYA ELEMANLARI
7-KIŞKIRTICI VE İFTİRACI ELEMAN VE GİZLİ TANIK MANGASI
Yukarıda dile getirdiğimiz faaliyetlerin hangi biri bugün ülkemizde gerçekleşmemektedir. Hepsi bugüne kadar gerçekleşmiş, hiçbir gerçek delil olmadan yurtseverler, genç subaylar ve gerçek demokratlar, milliyetçiler, gazeteciler teker teker bir tertip ile Silivri zindanına gönderilmektedir.
Özetle, Türkiye, gerçek bir gizli örgüt tarafından kuşatılmış durumdadır. Artık bunun kaçarı yoktur. Her türlü oluşum, gözlemlerimiz böyle bir örgütün varlığını bizlere göstermektedir. Bu örgüt ile mücadele yöntemlerini ve ne yapmamız gerektiğini anlatan bir yazı ile tekrar birlikte olacağız. Ülkemizin içeriden ve dışarıdan bir takım imam’lar aracılığı ile,üniter devlet,ulus devlet bağlamında tekrar sorgulanmaya açılması bizlerin ne kadar tehlikeli bir örgütle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

Süleyman GÖK

1 Eylül 2010 Çarşamba

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE HAYIR PEKİ NEDEN?

12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki 26 maddelik değişikliğe karşı bir öğrenci, yazar ve en önemlisi de sivil bir vatandaş olarak neden hayır demem gerektiğini dile getiren bir yazı kaleme alacağım. Bu yazıdaki görüşlerimi abeste iştigal bulanların varlığı , düşüncelerimi ve dünya görüşümü komplo üretme merkezi olarak gören bir çevrenin bulunduğunu biliyoruz. Bunun neticesinde demokratik(!) bir ülkede yaşamanın verdiği cesaretle görüşlerimi,süreç hakkındaki düşüncelerimi açık ve cesaretle açıklama gereği duyuyorum.
Ülkemizin içinde bulunduğu sosyal,kültürel,ekonomik ve en önemlisi siyasal alan bakımından çok karışık bir şekilde ilerlediğini görmekteyiz. Gündemin aniden değişmesi Türkiye’de hiçte zor değildir. Ancak,en önemli bir gerçek var ki ülkemizin milli birliğinin,Atatürk Türkiye’sinin içeriden ve dışarıdan yoğun tehdit altında kaldığını aklı başında olan herkes görmektedir. Bugün içinden çıkamadığım ve aklımı karıştıran sorular manzumesi üzerinde düşünmekteyim. Ülkemizde bulunan sanatçılar,aydınlar,iş adamları,yazarlar gibi elit gruplar neden düşüncelerini özgürce ifade edememektedir? Edenler ise kayıtsız şartsız iktidar partisinin yalakalığı,yandaşlığı altında kararlar vermektedir. Başbakanımızın Bir taraf olan bertaraf olur sözü üzerine görüş bildirenlerin nedenleri acaba korku ve baskıdan dolayı mıdır bilinmez ancak sürecin gerçek bir demokratik bir ortam olmadığını eminim onlarda benim kadar bilmektedir.Buraya kadar ülkemizin bir kesiminde oluşan görüşlerden kısaca bahsettik. Yazının başlığından kopmamak kaydıyla genel hatlarıyla ve önemli gördüğüm sebepler nihayetinde bir analiz yapmak istiyorum.Sentezi ise bu yazıyı okuyacak okuyucu kitleme bırakmak istiyorum. Çünkü bizi diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliğin Akıl ve düşünme yeteneği’ nin olduğunu düşünüyorum.
Hayır dememdeki en önemli nedenler;
- Bugün 12 Eylül 1980 darbe anayasasını değiştirmekle ortaya çıkan siyasi iktidar darbe ürünü olan anayasa’nın bugüne kadar 80 maddesinin değiştirilmiş olduğunu ve 2002-2004 yılları arasında Avrupa Birliği Uyum Paketi sayesinde en önemli değişikliklerin yapıldığını,darbe anayasasının önceden delindiğini NEDEN unutmaktadır? Bu soruya cevap verilmediği için HAYIR diyorum.

- Eğer siyasi iktidar gerçekten demokratik bir anayasa yapmak istiyorsan elinde bulundurduğu çoğunluk sayesinde demokratik bir ortamdan kaçarak tek başına gerçekleştirmeye çalıştığı bu anayasa değişikliği için HAYIR diyorum.

- Darbe dönemi ürünleri olan Yüksek Öğretim Kurumu ve Cumhurbaşkanlığına verilen aşırı yetkileri kaldırmadığı için HAYIR diyorum.

- Siyasi iktidarın samimiyetine inanmadığım için HAYIR diyorum.

- Bu değişiklik ile ülkemizin milli birliğinin,üniter ve ulus devlet yapısının zedeleneceğini,ülkemizin iç savaş ortamına sürüklenmeye doğru gittiğini gördüğümden HAYIR diyorum.

- Şehitlere kelle, Bölücü Başı için sayın diyen bir Başbakanın ülkede yarattığı anti-demokratik ortamın bu anayasa değişikliği sonucunda otoriter ve dikta bir rejime dönüşmeye yol açacağını düşündüğüm için HAYIR diyorum.

- Anayasa mahkemesinin yapısının değiştirilmesinden sonra,yandaş yargının yaratılması sonucu değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerin tartışılmasına yol açılmasın ve anayasa mahkemesi tarafından verilebilecek onaydan çekindiğim için HAYIR diyorum.

- Ülkemizin rejiminin değiştirilmesine olanak sağladığı için,başkanlık ve federal bir sisteme doğru sürüklendiğini gördüğüm için HAYIR diyorum.

- Demokrasi diye ortalıklarda geçinenler,yetmez ama evet diyen zevatların ağızlarında neden demokratik bir ülkede olması gereken seçim barajları ve siyasi partiler kanunundaki değişiklikler hakkında yorum yapmadıkları düşündüğüm için HAYIR diyorum.

- 26 maddelik değişiklikteki en önemlisi maddeleri gizleyerek halka bir hap gibi yutturmaya çalışan Başbakana HAYIR diyorum.

- Bu değişiklerle Yargıçları siyasetçilerin atanmasına karşı çıktığım için HAYIR diyorum.

- Bir ülkede bulunan milletvekillerinin %50 sinin dokunulmazlıkları dolayısıyla bulunduğu rüşvet,kalpazanlık gibi suçlarının bulunması ve bu gibi milletvekillerinin yüksek yargıçları atanmasına karşı çıktığım için HAYIR diyorum.

Özetle ; 12 Eylül’de demokratik bir zeminde yapılıyor gibi gözükse de her türlü baskı,zorba ve dikta yoluyla halka bir takım yalan ve gerçek dışı beyanlarla yutturulmaya çalışılan bu değişikliğe,AKP’nin 12 Eylül sivil dikta anayasasına,onurumuzla,insanca ve kardeşçe yaşama taleplerimizin gerçekleşeceğine inanmadığımız için kocaman HAYIR.diyoruz.

SÜLEYMAN GÖK